Fransa’nın Eşsiz 3 Sanatçısı
“Müzik evrensel bir dildir” ve “eskiler her zaman iyidir” sözlerini benimsetmiş, Fransa’ya karşı bu sanatçılar yüzünden ayrı bir sempatim oldu.
Küçüklüğümden beri ailem sayesinde pek çok sanatçı ve şarkı öğrendim. Babam Charles Aznavour, annem ise Edith Piaf hayranı olduğu için Fransa’nın eşsiz sanatçılarını ve seslerini bilmem çok doğal oldu. Güzel şeylerin paylaşılmasının gerektiğine inandığım için sizlerle paylaşacağım.
Édith Piaf
Fransa’nın başlıca sanatçılarından biri olan tam adı Édith Giovanna Gassion 19 aralık 1915 yılında Fransa, Paris doğumludur. Küçük yaşta babası yaptığı iş olan akrobatlığa yardım etmesi için Edith’i zorlamıştır. Edith müzik ile tanışması ilk olarak 14 yaşında babasının yanında Fransa’nın milli marşı olan La Marseillaise‘i söyleyerek başlamıştır. Daha sonra ise kendi başına sokaklarda şarkı söylemeye devam etmiştir. Gençliğinde babasının başka kadından olan Simone ya da Edith’in, Momone diye seslendiği kardeşi ile Paris sokaklarında şarkı söyleyerek para kazanıyorlardı. Bir gün yine şarkı söylerken gece kulübü sahibi olan Louis Leplée tarafından keşfedilmesiyle müzik kariyerine başlar ve ölümüne kadar söyler. Hayranları tarafından “kaldırım serçesi” olarak anımsanır. Edith Piaf 10 Ekim 1963’te karaciğer hastalığının ağırlaşmasıyla hayatını kaybeder.
2007 yılında Edith Piaf’ın hayatını anlatan Kaldırım Serçesi adlı film çekilmiştir. Edith Piaf’ı canlandıran Marion Cotillard bu filmde En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ını kazanmıştır.
Kendisi kadar ünlü sanatçı Charles Aznavour ise onun için şu cümleyi kurmuştur:
“İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinden beri bütün Paris’in trafiğini tamamen kilitleyen başka bir olay yoktur.”
Evde hoparlörde son ses açıp bangır bangır dinlediğim, parçalar da şunlar;
Padam Padam, Milord, Y a pas d’Printemps, Non, Je ne regrette rien, Hymn to love, L’hymne à l’amour.
En önemli parçası olarak gördüğüm ve kendisine büyük sempati duyduran parçasını es geçmemek gerekir.
Dalida
Asıl adı Iolanda Cristina Gigliotti olan İtalyan asıllı sanatçı 17 ocak 1933’te Mısır’da doğmuştur. İtalyan olmasına rağmen yaşamını, kariyerini ve yaptığı müzikleri Fransızca’dır. Bu yüzden insanlar kendisini insanlar Fransız olarak tanır. Dalida’nın sıra dışı yaşam öyküsü, burjuva göçmen bir ailenin genç kızı olarak tamamen illegal olarak büyüdüğü Kahire banliyölerinde başlar. Iolanda ve iki erkek kardeşi, Orlando ve Bruno yaratıcı bir müzik ortamında büyüdüler ve babaları Pietro, Kahire Opera Binası’nda kemancı olarak çalıştı. Rahibeler tarafından yönetilen yerel bir Katolik okuluna gitti. Hafta sonlarını Choubra semtinde takılan arkadaşlarıyla geçirdi, kısa süre sonra yetenekli bir oyuncu olduğunu kanıtladı ve okul tiyatro kulübüne katıldı.
Iolanda kendine güvenen birisiydi. 1951’de ailesinden gizli bir şekilde yerel güzellik yarışmasına katıldı. Kazandıktan sonra şevki iyice yerine gelmişti ve 1954’de Miss Egypt seçildi. Bundan sonra müzik kariyeri başlayan Dalida 1954’de yaptığı “Bambino” adlı şarkısıyla olağanüstü bir hit yaptı. 30 yıllık kariyeri boyunca Dalida, “variété” dünyasının Maria Callas’ı olarak sona eren muazzam bir uluslararası yıldız oldu.
1966’da Dalida’nın Luigi Tenco ile büyük bir aşkı başlamıştı. Çift 1967’de San Remo‘da performans sergiledi fakat sonunda ne Luigi ne Dalida ödül alamadı. Bu durum Luigi’yi mutlak bir öfkeye sürükledi. Bol miktarda alkol ve sakinleştiricinin etkisi altında kalan Luigi, San Remo festivalinin yozlaşmış olduğunu iddia ederek jüri üyelerine hakaret etmeye başladı. Bu patlamadan hemen sonra otel odasına çekildi ardından odasında intihar etti. Dalida, büyük aşkı Luigi’nin intiharı üzerine tamamen harap olmuş, psikolojisini bozmuştu. Luigi’nin ölümünden birkaç ay sonra acıya daha fazla katlanamayan Dalida bir şişe barbitüratı yutarak intihar etti.
Bu müthiş sesli kadının efsanevi parçalarından birkaçı;